Cumhurbaşkanı erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
"Soframıza teşrif edenlerin yanı sıra 16’ıncı kez bu güzel buluşmaya vesile olan AK Parti Dış ilişkiler Başkanlığımıza da teşekkürlerimi iletiyorum. İftar sofrasının kalplerimizi yumuşatan manevi atmosferini sizlerle birlikte teneffüs etmekten memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum.
Ramazan-ı Şerif boyunca yardımlaşma, paylaşma, dayanışmayı daha fazla yüceltirken, dünyanın dört bir ucunda ihtiyaç sahiplerinin yaşadıklarını da kalbimizde hissetmeye çalışıyoruz. O kardeşlerimizi de Ramazan sevincine ortak etmenin gayretindeyiz.
Ramazan iklimi sadece İslam ülkelerini değil en ücra köşesine kadar tüm dünyayı kuşatmıştır. Şu anda etrafında bir araya geldiğimiz sofra bir insanlık sofrasıdır. Türkiye'nin bütün gönül dostlarını 16. kez buluşturan bu soframızın bölgemizde ve dünyada barışa vesile olmasını temenni ediyorum.
Koronavirüs salgınıyla başlayıp daha sonra patlak veren savaşlarla derinleşen ekonomik sıkıntıların dünyanın birçok ülkesinde halen devam ettiğini görüyoruz. Bunun olumsuz yansımaları, siyasi istikrarsızlık, sosyal barışın zedelenmesi, kutuplaşmanın artması, ırkçı ve aşırı sağcı partilerin önlemenemez yükselişine kadar geniş bir yelpazede şahit oluyoruz.
İslam düşmanlığı, göçmen karşıtlığı, kural ve hukuk temelli uluslararası sistemi çıkmaza sürüklüyor. Küresel güvenlik mimarisine ve kural temelli sisteme güven azaldıkça maalesef tedirgin artmakta, orman kanunları öne çıkmaktadır.
Gücü elinde bulunduranların zayıfı tahakküm altına alması ciddi sorunları da beraberinde getirmektedir. Zayıf, mağdur, mazlum, güçsüzün hakkını arayabileceği kapılar maalesef teker teker kapanıyor. Kelimenin tam anlamıyla altta kalanın canının çıktığı acımasız bir uluslararası gerçeklik öne çıkıyor.
Şayet önüne geçilmezse bunun varacağı yer üzülerek söylemeliyim ki, askeri veya siyasi patlamalar olacaktır. Sorunları zamana bırakarak, gözlerimizi kapatarak, gelen tehlikeye kayıtsız kalarak hiçbir yere varamayız. Dünya 5'ten büyüktür şiarıyla verdiğimiz mücadele bırakın sorun çözmeyi kendisi sorun üreten küresel sistemin yerine daha kuşatıcı bir yapının inşası içindir.
Küresel karar alma mekanizmalarının dünyanın değişen şartlarına uyum sağlamasının vakti çoktan gelmiştir. Dünya nüfusunun dörtte birini oluşturan müslümanların artık karar alma süreçlerinde hak ettikleri şekilde temsil edilmesi gerekiyor.
BM Güvenlik Konseyi'nde veto yetkisine sahip bir İslam ülkesinin bulunması ihtiyaçtan öte artık bir zorunluluktur. Ancak 5 daimi üyenin adaleti esas alan güç paylaşımına gitmek yerine güç temerküzüyle sorunları bastırmayı görmekteyiz.
Bu değişim dalgasına direnildikçe sorunlarımızın hem sayısı hem de ölçeği büyümeye devam edecektir. Bütün bu gerçeklikleri açık yüreklilikle değerlendirmemiz kimi dostlarımızı memnun etmediğinin bilincindeyiz. Ama biz dost acı söyler prensibine inananlardan biriyiz.
Krizlerle çevrili coğrafyada enerji güvenliği, terörle mücadele, gıda güvenliğinden kalkınmaya kritik roller üstleniyoruz.
Sayısını 163'ten 263 çıkardığımız dış temsilciliklerimizle faaliyet gösteren TİKA'mızla, Türkiye Maarif Vakfımızla, Yunus Emre Enstitüsü, AFAD, Kızılay gibi kurumlarımızla nerede ihtiyaç varsa orada olmanın gayretindeyiz. İyi günde dost ve kardeş bildiğimiz insanların kötü günlerin de yanlarında olmaya çalışıyoruz.
Bu süreçte ilkemiz şudur; mazluma da zalime de kimlik sorulmaz. Biz kriz bölgelerine bakarken etnik aidiyet, inanç, renk, kökeni yalnızca el uzatılması gereken insanlar görürüz. Ukrayna'nın egemenliği ve toprak bütünlüğüne desteğimizi sürdürürken muhtemel çözümün ne Rusya ne Ukrayna'sız olabileceğine inanıyoruz.
Ateşe körükle gitmeden krize çözüm üretmeyi amaçladık. Savaş şartlarına rağmen müzakere ve uzlaşının mümkün olabileceğini gösterdik. Gelinen nokta da bu yaklaşımların ne kadar gerçekçi ve isabetli olduğuna hep birlikte şahit oluyoruz.
Kalıcı barış ancak adil ve onurlu bir barışla mümkündür. Bunun yolu da iki tarafın temsil edildiği müzakere sürecinden geçiyor. Bölgemizin kan, çatışma ve gözyaşına doyduğunu artık herkesin, tüm tarafların görmesini ümit ediyoruz. Tek masumun ölmemesi için müzakerelere ev sahipliği dahil her türlü desteği vermeye hazır olduğunu ifade etmek istiyorum.
Filistin halkı bu Ramazan'ı da acıyla karşıladı. İsrail'in hukuk tanımaz şımarık tavırlarıyla ateşkes umutlarının solmaya başladığını görüyoruz. Netanyahu hürümeti ateşkes anlaşmasını istismar etmek için her yola başvuruyor. Bir de Mescid-i Aksa'yı hedef alan kışkırtmalarıyla İsrail'li yetkililer ateşle oynamaktadır.
İlk mescidimiz Mescid-i Aksa'nın kırmızı çizgimiz olduğunu bu gün bir defa muhataplarına hatırlatmak istiyorum. Gazzeli kardeşlerimizin hayatını feda ettikleri topraklardan söküp atılmasına kimsenin gücü yetmeyecektir. Gazze'ye insani yardımda bulunan ülkelerin başında geliyoruz. Yaklaşık 100 bin ton yardımı dost ülkelerinin de desteğiyle Gazze'ye ulaştırdık.
Uluslararası Adalet Divanı, BM İnsan Hakları Konseyi ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin işletilmesi için gayret gösterdik. Yürüttüğümüz diplomatik temasların katkılarıyla 9 ülke daha Filistin'i tanıdı. İsrail, bölgede istikrarsızlık üreterek kendi güvenliğini sağlayamaz.
1967 sınırları temelinde bağımsız Filistin devleti kurmadan İsrail de aradığı huzura kavuşamayacaktır. Filistin halkını destekleyeceğimiz gibi, Kudüs'ün özellikle Harem-i Şerif'in tarihi statütüsüne riayet edilmesinin takipçisi olacağız.
Suriye'de 8 Aralık'ta Esad rejiminin devrilmesiyle yeni dönem başlamıştır. Toprak bütünlüğü, siyasi birliğini sağlamış, tüm komşular için güven ve istikrar kaynağı olan Suriye'nin inşası en büyük temennimizdir. Yeni yönetimin gayretlerini takdirle karşılıyor, kendilerine gereken her türlü desteği sağlıyoruz.
Dünyadaki hemen hiçbir ülkenin böyle ağır yükün altından tek başına kalkması mümkün değildir. Hepimizin Suriye halkının ülkelerini yeniden ayağa kaldırma çabalarına güçlü destek olması gerekiyor. Suriye'deki etnik ve dini aidiyetleri kışkırtarak bu ülkenin istikrarsızlığından medet umanlar hedeflerine ulaşamayacaklarını bilmelidir.
Bölgemizin 1 asır önce olduğu gibi tekrar yeni haritalar üzerinden parçalanmasına, dizayn edilmesine müsaade etmeyeceğiz. Pusuda bekleyenlere, ellerini ovuşturanlara fırsat vermeyeceğiz. Terörsüz Türkiye hedefiyle yürüttüğümüz çalışmaların amaçlarından biri de bu kirli ve kanlı planlara engel olmaktır. Kulaklara fısıldanan senaryoları da çok iyi biliyoruz.
Emperyalist senaryolara figüranlık yapanların akıbeti eninde sonunda buruşturulup bir kenara atılmaktır. Tarihin tekerrür etmesi istenmiyorsa izlenmesi gereken yol bellidir. Türkiye olarak güvenliğimize yönelik her türlü tehdidi kaynağında etkisiz hale getirme kudretine hamdolsun ziyadesiyle sahibiz.
Ne ülkemizin ne bölgemizin geleceğine, teröre yer olmadığını herkesin anlamasını, kabullenmesini, sonu hüsranla bitecek ham hayallerle bitecek planlara koşmak yerine planlarını bununla ilgili yapmasını tavsiye ediyoruz.
Ermenistan'la normalleşme sürecini ilerlettiğimiz gibi Azerbaycan ile Ermenistan arasında kalıcı barışı tesis edecek anlaşmayı bekliyoruz. Doğu Akdeniz ve Ege'deki istikrar ortamının korunmasını arzu ediyoruz. Komşumuz Yunanistan'la karşılıklı adımlarla tesis ettiğimiz olumlu atmosferden yanayız. Ata yurdumuz Orta Asya'daki kardeş cumhuriyetlerle her alanda yakın ilişkilerimiz sürüyor.
Uzaktaki gönül coğrafyamızda ilişkilerimizde Asya, Latin Amerika, Afrika politikalarımızın somut sonuçlarını alıyoruz. Avrupa Birliği'ne üyelik sürecimizi stratejik önceliğimiz olarak görüyoruz. Türkiye'nin yer almadığı Avrupa'nın küresel aktör olarak varlığını sürdürmesi giderek imkansız hale geliyor. Türkiye'siz bir Avrupa güvenliği düşünülemez.
Avrupalı dostlarımızın bu hakikatle yüzleşmesini, vizyoner bakış açısıyla tam üyelik sürecini ilerletmesini bekliyoruz. İslam düşmanlığı ve kültürel ırkçılık milyonlarca müslümanın yaşadığı Batılı ülkeleri zehirli sarmaşık misali sarmaktadır. Kutsal kitabımıza yönelik menfur saldırıların fikir özgürlüğü ile meşrulaştırılması asla kabul edilemez.
Bu yıl devralacağımız İslam İşbirliği Teşkilatı Dış İşleri Bakanlığı Konseyi dönem başkanlığımızda İslam düşmanlığı ile mücadelemizi sürdüreceğiz. Sizlerden önümüzdeki dönemde daha fazla dayanışma, daha samimi destek beklediğimizin altını bir kez daha çiziyorum. Antalya Diplomasi Forumu'nun 11-13 Nisan tarihleri arasında düzenleyeceğimiz toplantısını takip etmenizi sizlerden özellikle rica ediyorum."
Hibya Haber Ajansı